29 Ocak 2010 Cuma

Balyoz, Keser, Çivi

Ortalık yine toz duman. Ses kayıtları, kimine göre darbe planları kimine göre harp planları... Başbakan yine tok sesi ile balyozun millete vurulmaya çalışıldığını ifade ederken, Genelkurmay Başkanı bu iddiaları mesnetsiz bulduğunu söylüyor ve kesin bir dille bunu dile getirenleri "lanetliyor".
Milletin derdi malum; evine ekmek götürmek. Ama bir taraftan da olan bitene kayıtsız değil. Kutuplaşma vatandaşı da sarmış durumda. Kimisi Başbakan'ın ordu ile "dişe diş" mücadelesini takdirle karşılarken kimisi de aynı cesareti "habur karşılaması"nda da görmek isterdik diyor. Ortada kalanlarda yok değil!
Bu gidiş hayra değil o kesin. Tekel işçileri de haykırıyor; "merhamete değil adalete ihtiyacımız var!" Tüm dünyanın dikkatini çeken ve herkese işçi, sendika gibi kavramların önemini gerçek manada hissettiren bir direniş öyküsü yazılıyor Sakarya Caddesinde. Orayı yakından hissetmek gerekiyor sadece izlemek yetmez.
Gerçek olan şu ki; çatışma kültürü son yıllarda giderek kökleşiyor, uzlaşma kültürü ise zayıflıyor. Beklentiler yükseliyor ama imkanlarda sınırlı. Ama şunu da unutmamak lazım; devletin zaafa uğra(tıl)ması kimseye fayda getirmez. Birilerinin güvendiği dağlara önce kar yağar sonra başka birileri de gürültüyü başlatırsa herkes gelen çığın altında kalabilir. Bu söylediğim herkes için geçerli bir durum. Politika yapanların bunu gözden kaçırmaması gerekiyor özellikle.
Balyozu taşa vurup, nalıncı keserine dönüp sonra da çivi çiviyi söker durumuna sokulmamalı ülke!
Aman dikkat derim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Twitter