Siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Nisan 2011 Pazartesi

Internette Siyaset

1980’li yılların gençliği, apolitik bir gençlik olarak görüldü, hatta biraz da suçlandı. Çünkü gençliğin siyasetten uzaklaştığı, davasını yitirdiği, ideallerinden koptuğu, dünyevi, magazinsel, konforuna düşkün bir karaktere büründüğü düşünülüyordu. Gençlik, fikirsizleştirilen, ideallerinden, hedeflerinden koparılan bir güruh olarak algılanıyordu. İdeolojiden ve siyasetten uzaklaşma bu yüzden bir eleştiri değil bir suçlama olarak yöneltiliyordu. Ama aslında gençlerin kendilerini gösterdikleri bir alan vardı: Internet! Lakin bunun anlaşılması güç oldu.

Modern devlet anlayışının temel unsurları olan “e-devlet”, “e-demokrasi”, “e-siyaset”, “ e-vatandaş” ve “e-kültür” gibi yeni kavramlar dünyada ABD, AB ve Asya’daki birkaç gelişmiş ülke dışında yeterince yaygın değildir. Son zamanlarda ise internetin çeşitli araçlarının yaygın kullanımına tanık olmaya başladık, bunların başında siyaset için kullanım gelmekte.

Internet, siyaset ve pazarlama ilişkisine yeni bir boyut kazandırarak, son yıllarda siyasi iletişim ve kampanyaların gerçekleştirildiği popüler bir yer haline gelmekte. Günümüzde siyaset pazarlamasının önemli bir aracı haline gelen internet, siyasi parti, aday ve liderler açısından seçmenlere ulaşmada, fikirlerin yayılmasında, destek, parasal kaynak sağlamada yeni fırsatlar sunarken; seçmenler açısından parti politikalarını öğrenmede, adaylara ulaşmada ve görüşlerini iletmede büyük olanaklar sağlayarak siyasi iletişim ve etkileşimi güçlendirmektedir.

2004 Amerika başkan adaylarından Howard Dean, destekçileri ve rakip siyaset stratejistleri tarafından “interneti yenilikçi bir şekilde kullanan kişi” olarak tanımlanmıştı. Başkan George Bush’un bile Dean’in bu başarılı çıkışı sonrası bir blog sayfasına sahip olması, blogların siyasetçiler üzerinde bile ne denli etkili olduğunun en iyi göstergesidir. Dean’in başarısızlığındaki en temel neden ise tamamen internet üzerinden kampanyasını yürütmesi ve geleneksel kampanya taktiklerini göz ardı etmesidir. 2004 Amerika Başkanlık seçimleri bloggingin siyasi iletişim ve liderlik açısından önemli bir rol oynadığı ilk yüksek etkiye sahip kampanyadır. 2008 Başkanlık seçimlerinde Obama’nın başarısı ise bu bütünsel yaklaşımın ne kadar başarılı bir sonuca ulaştırdığının ispatıdır.

Siyaset pazarlaması, siyasetçiler ve partilerce seçmen desteği elde etmek ve bu desteği sürdürmek için kullanılmıştır. Internetin siyaset pazarlamasında yer almasıyla siyasi parti, lider ve adaylara seçmenlere daha yakın olma fırsatı doğmuştur. Pazarlama ve iletişimde gücü kanıtlanan internetin etkin bir siyaset pazarlaması aracı olacağını söyleyebiliriz. Çünkü yeni medya araçları çok sayıda insanın/seçmenin toplandığı bir sanal topluluk yaratmaktadır. Böylece seçmenleri etkilemek, seçime katılımlarını, özellikle oy kullanabilecek genç seçmenlerin katılımını sağlamak kolaylaşmaktadır.

Bu bağlamda başarılı bir online siyaset pazarlaması yapılmak isteniyorsa gerek adayların gerek partilerin seçmenleriyle/izleyicileriyle etkili iletişim kurması açısından web sitesinin yanı sıra bir veya birden fazla “güncel” bloga ve popüler sosyal ağ sitelerinde bir hesaba sahip olması, video paylaşım sitelerine seçim propagandalarını yapan videolar yüklemeleri, seçmenlerin/izleyicilerin desteğini almada şeffaflık boyutunu sağlamaya özen gösterilmesi, birebir temaslar ve samimi itirafların seçmende/izleyicilerde olumlu izlenimler yaratacak olması nedeniyle onların yorum yapmasına izin verilmesi ve siyasete ilişkin konuların olduğu gibi aktarılması, yapılan her yoruma “olumlu ya da olumsuz” uygun, içten ve özellikle de “gerçekte olduğu” şekilde yanıt verilmesi, siyasi düşünceyi veya görüşü destekleyecek bloglara ya da sitelere link sağlanması, sadece yeni medya araçlarının değil, aynı zamanda geleneksel medya araçlarının dolayısıyla da geleneksel pazarlama ile internette pazarlamanın birlikte kullanılması gerektiği bilinmelidir.

Internet, siyasi parti tanıtım ve seçim kampanyaları açısından ekonomik, hızlı, 7/24 ve dünyanın her yerine ulaşma kolaylıkları sağlamaktadır. Ancak hedeflere ulaşmada, beklentilerin karşılanmasında internet kullanıcılarının doğru tanımlanması, demografik yapının iyi analiz edilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

http://twitter.com/ZekaiKIRAN

**12 Punto için kaleme aldığım bu yazım daha önce http://www.12punto.com 'da yayınlanmıştır.

23 Haziran 2010 Çarşamba

SEÇMEN ANKETİ SONUÇLARI

Malum Türkiye siyaseti anlık çok hızlı gelişmelere sahne oluyor. Gündem çok yoğun, terör sorunu yine ülkenin tansiyonunu yükseltmiş durumda. Bu noktada tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Şahsım adına tüm şehitlerimize ve gazilerimize minnet duygularımı ifade ederim.
Bir diğer önemli gelişme ise Türkiye Değişim Hareketi'ni hafta sonu partileştirmeyi düşünen
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün partiyi kurmayacağını açıklaması ve günün CHP'ye
destekleme günü olduğunu ifade etmesiydi.
16-23 Haziran tarihleri arasında yine bu sayfamda yayınladığım ve duyurusunu Facebook, Friendfeed, Twitter üzerinden yaptığım seçmen anketimin sonuçlarını açıklamadan önce katılım gösteren ve yayılmasında destek veren arkadaşlarıma teşekkür ederim. Katılımcıların %32'sinin Facebook, %30 FriendFeed, %20'sinin direkt, %18'inin Twitter üzerinden olduğunu belirtmek isterim öncelikle. Toplamda 6 soru sormuştum. Bu 6 soruya verilen cevapları grafik şeklinde yanlarında rakamsal sonuçlarını sırasıyla aşağıda olduğu gibi görebilirsiniz.
Not: Grafiklerin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.
Diğer seçeneğinde AK Parti diyenlerin sayısı 42, CHP diyenlerin sayısı 14 olarak görünüyor.
Diğer partiler ise EDP, Saadet Partisi, TDH, BTP.

29 Kasım 2009 Pazar

ENERJİ, SİYASET ve RUSYA İLE SATRANÇ

"Son 20 yılda küresel enerji tüketimi % 47 arttı. Önümüzdeki çeyrek yüzyılda meydana gelecek tüketim artışının neredeyse dörtte üçü yine bu dinamik eski 'Üçüncü Dünya' dan gelecek. Bu talep artışını karşılayacak alternatif yakıtlara umut bağlamanın sağlam temelleri de yok gibi. Üniversite ve şirket laboratuvarlarında gerçekleştirilen yaratıcı enerji çözümlerinin aslında karşı karşıya olduğumuz meydan okumaya çare olamayacağı anlaşılıyor.
Rüzgar, güneş ve hidro-elektrik dahil yenilenebilir enerji kaynaklarının bugün dünya enerjisindeki payı % 7,4. Nükleer enerji de ilave % 6 sağlıyor. Geriye kalan % 86 petrol, doğal gaz ve fosil yakıtlardan oluşuyor.
Mevcut eğilimler devam ederse 2030'da da fosil yakıtlar aynı yüzdeyi koruyacaklar. Yenilenebilir enerji kaynakları sadece % 8,1'e yükselecek. Yani gelecek bugünden daha parlak gözükmüyor. Şayet devrimci bir teknolojik buluş gerçekleştiremezsek, fiyat şoku yaşamazsak ya da geleneksel yaşam tarzımızı değiştirmezsek.
Zira yükselen talep, güçlü yeni enerji tüketicilerinin yükselmesi ve küresel enerji arzının yeterince genişleyememesi bildiğimiz enerji bolluğuna göre şekillenmiş dünya düzenini ciddi şekilde sarsıyor, yerine 'yükselen güçler/küçülen gezegen' tanımlanabilecek bir düzen geliyor. "
"Tarih boyunca enerji siyaset ile hep iç içeydi. Devletlerin coğrafi sınırları enerji rezervlerine göre cetvelle çizildi. Ülke işgalleri aç gözlü diktatörlerin enerji iştahının kabarmasından doğdu; onlara karşı 'kurtarma' operasyonları ise enerji kaynakları üzerindeki paylaşım mücadelesinin bir yansıması olarak gerçekleşti.
Enerji hiçbir zaman politikadan, jeopolitikten ayrı mütalaa edilemez. Bunlar çoğu zaman at başı gidiyor. Dünyanın yakın tarihi bu konuda bize onlarca örnek sunuyor. Bugün de dünya siyasetinin tam göbeğinde enerji."
"Türkiye'nin petrol ve doğal gazda Rusya'ya bağımlılığı giderek daha da artıyor. Üstelik Gazprom, Lukoil ve Rosneft gibi Rus şirketleri artık sadece tedarikçi olmakla da yetinmiyorlar. Aynı zamanda Türkiye'de karlılığı yüksek petrol ve doğal gaz dağıtım, pazarlama, elektrik üretimi ve rafineri gibi sahalara da el atıyorlar. Bir de yıllardır sürüncemede olan nükleer santrallerimizi emanet edersek kömür, rüzgar ve güneş enerjisi dışında ipleri Rusya'ya teslim etmiş olacağız.
Zaten ticarette Almanya'yı geride bırakıp en büyük ortağımız oldu. Turizmde de aynı şekilde Akdeniz sahillerimiz Rusya'nın Sovyetler Birliği'nin yıkılışı sonrasında kaybettiği Daca'ların yerini aldı. Savunma sanayi, inşaat sektörü en hızlı gelişen ortak alanlarımız.
Enerji ne yazık ki ilişkilerdeki dengeyi ağırlıklı şekilde Moskova istikametinde kaydırıyor. Bunu dengelemenin yollarını bulamazsak pek ustası sayılamayacağımız satranç masasında Rus hamleleri karşısında mat olmak işten bile değil."
"Ülkemizde artık Brüksel, Moskova ya da Washington'dan çizilmiş yol haritalarından ziyade, dünyadaki etkisi önümüzdeki dönemde daha da fazla hissedilecek yeni dönüşümü de hesaba katacak şekilde toplumsal boyutu ihmal edilmeyen yeni bir ekonomik, enerji ve siyasi bir gündemin rotasını gelecek kuşak için kendimiz çizmek zorundayız.
Zamanımız yaklaşıyor...
Küresel yeni enerji düzenin yönetim kurulu üyeleri arasında yer alabiliriz. Diğer uluslararası oyuncularla uyum içinde kendi oyun düzenimizi kurabiliriz. Söylemeye gerek var mı, bunu kendiliğinden hiçbir ülkeye vermezler."
diyor Sayın Mehmet Öğütçü. Kısa kısa alıntılar yaptım makalelerinden. Umarım ilişkiler yumağını az çok anlayabilmişsinizdir. Siyasetin yeni ekseninin ne olduğunu çok yalın bir dil ile Sayın Mehmet Öğütçü ifade etmiş.

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Anket Sonucu: Memnun Olmadığınız Siyasi Gelişmeler Karşısında Tepkinizi Nasıl Gösterirsiniz?

Memnun Olmadığınız Siyasi Gelişmeler Karşısında Tepkinizi Nasıl Gösterirsiniz? diye sorduğum anketin sonuçlarını açıklıyorum;


                                           
                                             


8 Şubat 2009 Pazar

ANADOLU DEMOKRAT GENÇLIK DERNEĞI

Bizler cafcaflı politik söylemlerden, ideolojik kalıplılara sıkışıp birbirini beğenmemekten, tarihe gömülüp kalmaktan, sürekli geçmişi düşünerek yaşamaktan ya da sadece bugünü düşünüp yarını önemsememekten veya yalnızca yarını hesaplayıp daha sonrasının planını yapmamaktan, sadece konuşarak Türkiye’yi ya da Dünya’yı kurtarmaya çalışmaktan sıkılmış hatta bıkmış ve hatta usanmış bir grup insan olarak bir araya geldik. Bizler Türkiye’den vazgeçenlerden, ne bu devletten ne de bu milletten adam olmaz diye düşünenlerden değil; tam aksine Türkiye’nin daha yaşanılabilir olacağını görmüş, Gazi Mustafa Kemal’in ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesini aşmanın çalışarak mümkün olabileceğine; yaşam standartlarımızın Dünya ortalamasının daha üzerinde, ötekileştirmenin var olmadığı, bütün kurumlarıyla güçlü, vatandaşları mutlu bir Türkiye’ye inanmış, Türkiye’den ve geleceğinden umutlu insanlar olarak bir araya geldik. Biraz hayalperest, biraz gerçekçi, biraz eğlenceli, biraz asi, biraz genç, biraz yaşlı, biraz politik, biraz sosyal, bazen anlayışlı, bazen inatçı, bazen öfkeli, bazen yaramaz ve ruhen demokrat… Her insanın sahip olabileceği çeşit çeşit özelliklere sahip olmakla birlikte, ortak özelliğimizi ‘vicdanen biraz fazla hassas olmamız’ olarak tanımlayabiliriz. Bu hassasiyetin neticesi de bizi bir araya getiren bir neden sayılabilir. Elbette bir araya gelmemizin bir sonucu olarak ortaya birçok projeler çıkacağını ümit ediyor ve topluma küçük ya da büyük kazanımlar sağlamak istiyoruz.  Temel prensiplerimizden bir tanesi laf yerine iş yapmak ve yaptığımız işlerle vicdanımızı rahatlatmak. İlgi alanımız ise oldukça geniş. Toplumun her kesiminden, devletin her biriminden, Dünya’nın her sorunundan sorumlu olduğumuzu düşünüyoruz. Bize göre, zihnen ya da fiziki emek harcayarak gelişime katkıda bulunmak hem insanlık hem de vatandaşlık borcudur. Topraklarımızın ölü olmadığına; bir ruhu, bir asaleti, bir ezgisi, bir şiiri, bir sanatı, bir ahengi olduğuna; üzerinde yaşayanları ılık bir rüzgar ile ısıttığına, birkaç yazarımızın sürekli bahsettiği o ilahi tutkalın gerçekliğine inandık veANADOLU dedik. Yıllardır bitmek bilmeyen ve sürekli aynı kalmak suretiyle hiçbir yol kat edemeyen, ülkemizin gündemini sürekli meşgul eden ve kazanımdan ziyade götürüye neden olan sorunların çözümü için; uluslar arası arenada saygınlık için, güçlü bir Türkiye, lider bir Türkiye için demokrasiyi esas almak gerekir diye düşündük ve DEMOKRAT dedik.  İçimizdeki heyecana, yüreklerimizdeki hizmet arzusuna, ruhumuzdaki dinamizme GENÇLİK dedik. Anadolu Demokrat Gençlik Derneğini kurduk…

Twitter